Birgül'e kendimi taşıyarak geldim.Pek ağırdı yüküm.Bu kadar yüklü olduğumu ancak uçağın bulutlar arasından gökyüzüne süzülürken hissettim. Diyecek pek çok sözüm vardı oysa.Göz kapaklarına sıkışınca kelimelerim pek umursuz gözüktü bedenim, donuk mat griydi sanki tenim.
Sadıklı'dayım artık.Bir umudu yoğurmak canda has parçalara neşeler yormak ve hak katında muteber bir yolun hayrını görmek için gözlerimi, düşüncelerimi çocuk parkında Ayşe'nin neşeli kahkahalarının filizlendiği salıncağın yanı başına iliştirdim. Yol adamı maskemi usulca bana benzer, ben gibi,hep öyle umulmuş gibi gizlice takındım.
Uzun süreçli gidişlere konu olmuştu bazı adam.Alışkanlıklar olmalı denebilir belki iş, güç, yaşam mücadelesinde hoyratlıklar vesile edilerek. Giden olmak mı , kalan olmak mı daha ekşilik verir damağa? Gidenin mi,kalanın mı göz kapakları daha ağır,daha çoşkulu nehirlere gebedir?
Bıraktığım yarelerde gördüm aleni, damaklarındaki tadı, göz kapaklarındaki ağırlığı ve ne kadar çoşkulu gizlenmeye zorlanan nehirler...
Adam maskesinin altında oynadı gerçeğini. Aktı yaşlar gönle, pek ağır hükümler verildi usulca isyansız yaradana. Keşkesiz -meli,-malı-lar sınandı. Bedenin taşıdığı ne ilk yüktür ve ne de son benimki. Ne ben ilk sefere çıkanıyım uzak yollarda hasret filizlemenin nede son neferi. Yollar açık, Mevlaca onaylı hükmün gereği ben kaskatı bedenimle ruh alemimde sabit beklerken yollar altından kaymaya başladı ve yareler uzaklarda olanlardan oldular. Durduğu yerdedir sevdam...Durduğu yerdedir hayalleri birlikte mayaladığım gönül hanelerim ,gül bahçelerimde ki miski anber kokularım. Şaşılası bir hengame içinde beden mekanları değişti. Maskenin altında peydah olan filizlerimi kanatlı makinenin bir karış ışık aralığından dualarla savurdum yüksek özlemlerle.
Geleceğim filizlerim tomurcuklanınca. Yapraklarında yazılı isimleri belirince yapraklarında yine taze hasretleri filizlemek üzere geleceğim haneme. O vakit pek uzundur şimdi.Kavuşunca vuslat anı ise pek kısa. Sonrasında yine o hasret tomurcukların filizlenmesi ağırca,pek uzun... Ne enterans bir denklem oysa.İçinden bir bilinmeyeni çıkarınca anlamsızlaşıyor ve denklemliği gülünçleşiyor. İnsan böyle denklerin orta yerinde ,bilmek gayretleriyle debelenirken son ve çetin denklemin şokuyla karşılaşıyor. Az sonralarla tükeniyor ömür, anlamaya çalışarak sonrayı epeyce yoruluyor....İşte bizdeki hal bu....
Bende sanmıştımki az sonra gelmeyecek. Az sonra batık antik şehirlerde bir efsaneyle o engin felsefi, mistik hikayelerle baş etmek üzere meşguliyetlere boğulacak ve zaman uzak perdelerin arkasına sığınmışlıkla kalacak.
SONRASI...SONRA....